Özürlü, Engelli değil ÖZEL ÇOCUKLAR/BİREYLER
Toplum olarak dilimizi yani kullandığımız kelimeleri birçok konuda düzeltmemiz/düzenlememiz gerekiyor. Bu konuların en başında gelen mirasımız olan geleceğimiz çocuklarımızı kapsayan konular olmalı.
Birçok kavram anlamını yitirmiş ve yanlış bir şekilde kullanılıyor veya içi boşaltılmış, anlamsız, duygusuz bir şekilde ifade ediliyor.
Sonucu nereye varır diye düşünmeden ağzımızdan çıkan cümleler farkında olmadan incitebiliyor, başkalarının hayatını derinden etkileyebiliyor.
Dilimizi, kelimelerimizi özensiz kullanmadan kaynaklı önceki yazılarımda konu olan özel gereksinimli bireylerin aileleri daha yolun başında iken hatta bir tedavi, eğitim sürecine girmeden. Yani çocuklarındaki farklılıkları/gereksinimleri keşfettikleri andan itibaren çevrelerindeki kişilerin olumsuz üslup ve olumsuz bilinç düzeylerine maruz kalıyorlar.
"Aaa, senin çocuğun sorunlu mu?"
"Bu çocuk neden böyle davranıyor!"
"Senin oğlun/kızın özürlü/engelli mi?" gibi cümleler ve daha nicesini kullanarak damgalamalar ve incitmeler ile ailelerin ve çocuğun psikolojik süreçlerini etkileyebiliyorlar.
2013'de 87. kanun ve 9. KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDEN "sakat, çürük ve özürlü" kelimeleri onaylanan yasa ile engelli kelimesi ile değiştirilmişti.
2019 'da ise çocuklar için Özel Gereksinim Değerlendirmesi hakkındaki yönetmelik yürürlüğe girmişti.
Çocuğun nelere ihtiyaç duyduğu göz önüne alınarak gereksinim değerlendirmeleri yapılmaya başlandı. Buna göre konuşma sorunu yaşayan bir çocuğun konuşma terapisi ile ilgili hizmeti alabileceği gereksinim düzeyinde "özel gereksinimi var" olarak tanımlandı. Ve yönetmelikte bulunan "engel oranı" söylemlerine son verilmişti.
Fakat hala bu kelimeler aktif bir şekilde toplum tarafından kullanılmakta. Özel gereksinimli bireylerin aileleri bu söylemlerden ve damgalamalardan etkilenerek çocuklarının tedavi ve eğitimlerini aksatabiliyor, erteleyebiliyorlar. Aileler ve çocuklar için durum işin içinden çıkılamaz bir hal alana kadar .
Toplum olarak çevremizde gereksinimi olan çocuklarımızı gördüğümüzde veya fark ettiğimizde damgalama yerine onlara nasıl destek olabiliriz sorusunu kendimize yöneltmeliyiz.